4 Ocak 2009 Pazar

" BUGÜN YEDİTEPELİ AŞK, YARIN..."

1978 yılında Şehir Tiyatroları'nda izlediğim, rahmetli Nüvit Özdoğru'nun yönettiği " Yarın Bütün Dünya" oyunuyla tiyatroya sevdalanmıştım. Oyun, küçük çocukların beyinlerinin nasıl yıkandığını ve küçük faşistlere dönüştüğünü anlatıyor ve "bugün Almanya, yarın bütün dünya" diye bitiyordu.

3 Ocak 2009'da İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yön. Orhan Alkaya'nın "Yedi Tepeli Aşk" adlı oyunu sansürlediğini duyunca, "bugün Yedi Tepeli Aşk, yarın bütün oyunlar" diyesim geldi.

Bu sansür, çiçeği burnunda genel sanat yönetmeninin ilk uygulaması değil. Daha önce "Leonce ile Lena"daki ateist göndermelerin tırpanlandığını duymuştum. Geçen yıl kurumda konuk olarak yönettiğim "Geçmişten Gelen Kadın" ın cinsel öğeler içermesinden dolayı, iyi eleştiriler almış olmasına rağmen programa alınmadığı da söyleniyordu.

3 Ocak tarihli Milliyet Gazetesi'nde "Tiyatroda Alevi tartışması " başlığıyla basına taşınan haberin ardında bambaşka şeyler var: Sözümona Aleviler oyundaki bir hikayeye tepki göstermişmiş de, oyun kaldırılmışmış da, Orhan Bey tiyatronun yakılmasından korkmuşmuş! Bir genel sanat yönetmeni, tehdit alsa bile, tiyatrosunun yakılmasından ürktüğünü söylüyorsa, bu davranışıyla, bilerek ya da bilmeyerek adeta tiyatroyu hedef göstermiş olmaz mı? Alevi vatandaşlarımız, yine Alevi kökenli bir yazarımızın yazdığı bir öyküyü tersten okumayacakları gibi, tiyatro yakmayacak kadar bilinçlidirler.

Olay tamamen farklı: Bu deneysel öykü tiyatrosunun yenilikçi yönetmeni Ersin Umulu, çalışmalarına yön vermesi açısından fuayeye bir defter koyar. Bu deftere bir izleyici, "Yedi Ağlı Don" adlı oyunu müstehcen bulduğunu yazar, yavaş yavaş oyun üzerinde mahalle baskısı oluşur, Belediye Danışmanı Kenan Işık bir matineyi basar. Herkes şaşkınlık içindedir çünkü belediye danışmanının belediye tiyatrosuna uğraması ve oyun izlemesi olağanüstü hal ilan edildiğinin bir göstergesidir! Oyuncular Kenan Işık'ın doğal olarak kendi yaptığı rejiler dışındaki rejileri beğenmeyeceği için, salondan tttt tttt sesleri duymayı beklemektedirler. Ancak zamanla tttt'lar inlemelere dönüşür. Bu arada Kenan Bey'in bol bol telefon mesajı çektiği, telefonla oynaştığı da gözden kaçmaz.
( Muhsin Ertuğrul tiyatrosu gibi Şehir Tiyatrolarında Muhsin Hocanın ruhu yıkılmamış olsaydı, Belediye Danışmanlarının Muhsin Hoca'nın tiyatroda fındık fıstık yenmemesiyle ilgili duymasını isterdim. Bu sözleri tiyatroda cep telefonu yenmemeli diyerek, 2009 Türkiye'sine uyarlayacak kadar akıllıdırlar nasılsa . )

Kenan Işık, oyun süresince, çevresindekilere de, "bu oyun faşist, değil mi?" diye sorar. (Kadınların yazdığı öykülerin kadınları aşağıladığını söyleyerek yerel seçim propagandası yapar ama o gün yandaş bulamaz. Orhan Alkaya nasıl " tiyatro patlayacak" diyerek birilerinin aklına birşeyler getiriyorsa, Kenan Işık da aynı yöntemi dener. ) O günkü izleyiciler Kenan Işık'a ne kadar "yooooo" dese de, sanırım defterdeki mahalle baskısı sonucu, oyunun yasaklanmasını talep eder ve alt makamlara, yani genel sanat yön.'e bunu tebliğ eder. ( Kenan Işık, Devlet Tiyatrolarında mahalle baskısı gördüğü zaman, bir sanatçı olarak onun yanındaydım. Ama ne yazık ki, bugünleri de gördüm. )

Milliyet Gazetesine "Alevi baskısı" diye taşınan olay, belediyenin seçimlerden önce, tiyatro nedeniyle, yandaşlarını kaybetme korkusundan ibarettir. Bugüne kadar tiyatro yakmayı aklından bile geçirmeyen bir kesim, sahnede söylenen sözlerle değil, asıl bu demeçle, aşağılanmıştır. Türkiye'de yakılan, bombalanan, yıkılan tiyatroların çoğu, arazi mafyalarının işidir. Genel Sanat Yön. daha geçen yıl yıkılan Muhsin Ertuğrul tiyatrosunun arkasında durmazken, birdenbire neden binalara sahiplenme gereği duymuştur. Doğrusu, anlamak çok zor!

Milliyet Gazetesi'ni okuduktan sonra, "sözlerim çarpıtıldı" diyerek basın bülteni yazan tiyatro yöneticileri, Alevilerin üzerinden, sansürü aklamaya çalışmaktadır. İzleyiciler tarafından çok beğenilen bir oyunu, sadece birkaç izleyicinin seyirci defterine karaladığı birkaç cümle yüzünden yasaklamak, demokrat Orhan Alkaya'ya yaraşmaz! Oyun yasaklarken üzülme taklidi yapmak ise, iyi bir göstermeci tiyatro örneğidir, başka da birşey değildir.( Hem ağlarım hem giderim der gelinler! Ağlıyorsan, gidersin. Ağlayarak, oyun yasaklamazsın. )Kaldı ki, oyunu repertuara alırken demokrat olup, kaldırırken başkalarının arkasına sığınmak ve Şehir Tiyatrosu yönetmenlerini ortak bir karar için siper etmek hiç yakışmaz!

"Bugün Yeditepeli Aşk, yarın Hamlet" (Çünkü ensest var.)
"Bugün Yeditepeli Aşk, yarın Vişne Bahçesi (Çünkü toplumu sınıflandırıyor )
"Bugün Yeditepeli Aşk, yarın Nora (Çünkü aileyi yıkıyor. )
"Bugün Yeditepeli Aşk, yarın Üç Kuruşluk Opera (Çünkü içinde orospular var. )

"Bugün Yeditepeli Aşk, yarın seçimler, seçimlerden sonra olası kadro değişiklikleri için kendini koruma yöntemleri,hafif demokrat olup, sansürü demokrasinin vazgeçilmez bir parçasıymış gibi göstererek oyunu faşizan ilan etme çabaları, koltuklar, koltuklar, koltuklar."( Bu koltuklar tiyatro koltukları değil tabi! Evdeki koltuk takımları da değil tabi. )