Elazığ İl Halk Kütüphanesi, Mimesis dergisinin son sayısını , çocukların
ahlakını bozacağını düşünerek gerisin geri yollamış.
Korku
imparatorluğunun küçük askerlerinin düzeni koruma iddiasıyla ucundan yakalamaya
çalıştıkları sansür, absürd, komik ve
zavallıca bir şey!
Boğaziçi
Üniversitesi Yayınevi’nin 19 yıldır yayınladığı Mimesis, bir çocuk dergisi
filan değil. Tiyatro alanında çok önemli kuramsal yazılar yayınlayan bir
akademik kaynak.
Gel gör
ki, Kültür Bakanlığı’na bağlı Elazığ
Kütüphanesi’nin bekçisi, dergideki resimlere şööyle bir bakarak, Washington
Üniversitesi öğretim üyelerinden Sarah Stroup’un 2004 yılında Aristophanes hakkında yayınladığı yazının
fotoğraflarını sakıncalı buluyor ve
dergiyi iade ediyor.
Bu
davranışı” hıyarca” bulup, önemsememek de mümkün tabi.”Olur böyle vakalar, kütüphane
müdürü yakalar” diyerek geçiştirdiğimiz bu olay aslında sansürü ne denli
kanıksadığımızı da gösterir.Düzenin korucuları olduğunu sanan kurşun askerler
artık her yerde karşımıza çıkıyor ve kolay kabul görüyor.
Afyon’da
bir vali içkiyi yasaklıyor, Fatih’te bir otobüs şoförü genç bir kızı
kıyafetinden dolayı otobüsten atıyor, filan da falan.
Biz otobüse pantolonla binen bir kızın vücut
hatlarına dikkat etmeyi akıl etmesek de belli ki birilerinin gözünden kaçmıyor bu! Belki de
yasaklarla donatılmış cinsel fantezileri kabarıyor bu kişilerin. Çağdaş
yaşamda son derece doğal olan bir kadın
bedeni, karanlık dünyalarda yasaklı bir seks objesine dönüşüyor, hem fantezileri
okşuyor, hem korkutuyor.
Aristophanes
özelinde, Antik Yunan Tiyatrosu’nda kadın ve cinselliğin irdelendiği bir
makalede, Atina’nın 2500 yıl once vazolarında yer alan, ve açık seçik olduğunu
benim de kabul ettiğim ama hiçbir biçimde dikkatimi çekmeyen bu vazo
figürlerine niye takılınsın yoksa?
Senin komşun
seks yaparken görüntülenip, bir vazo üstü
kahramanı mı oldu, neden korkuyorsun be adam?Senin magazincinin selülitli
bacaklar, denize giren kilolu starları filan
iğrenç biçimde teşhir ettiği
gazeteleri geri yollamak kimsenin aklına gelmiyor da, Mimesis’deki bir akademik
makalenin ucundaki bir vazo fotoğrafı mı rahatsız ediyor?
Senin
kütüphaneni kaç çocuk ziyaret ediyor, bu minik yavruların kaçı, üniversite
dengi Mimesis dergisini okuyor, kaçı bu derginin
sayfalarındaki resimlere takılıyor? Kaldı ki, hangi sapkın ergenin antik
çağdaki bir kabartmadan iştahı kabarır?Kendi coğrafyanın kadınlarına kürtaj,
sezaryen, çiftleşme baskısı yapman yetmedi de, yüzyıllar once farklı bir
coğrafyada yaşamış kadınlara mı geldi sıra?
Ha bu
arada National Geographic’teki kabilelerde de memeleri görünen Afrikalı
kadınlar var, elin değmişken, bu dergileri de çocukları koruma adına geri
gönderiver! Osmanlı minyatürlerinden hiiç söz etmeyelim.
Kültür
Bakanlığı, konuyla ilgili soruşturma başlatmış. Bu iğrenç derecedeki absurd
olayın faillerini belki de cezalandıracak. Ancak aynı Kültür Bakanlığı geçen
yıl heykellerin parçalanmasında suskundu, belki de çok yakında meydanlarda yaşanma
olasılığı olan kitap yakmalara da suskun
kalacak. Başbakan, tuhaf biçimde ve
herhalde tesadüfen Nazi döneminin propaganda bakanı Goebbels’in söylemine paralel bir jargonla,
sanatın burjuvasinin güdümünde olduğunu söyleyerek, tarihteki gibi kitap yakmalarının da önünü
açmış oldu kanımca.
Aristophanes
ile Nazilerin arasının hiç iyi olmadığını,
Lysistriata’nın 1942 yılında Yunanistan’I işgal eden Naziler tarafından
yasaklandığını biliyoruz. Bizimkiler ise
henüz oyun yasaklayacak kadar bilgili bile değiller! Oyun hakkında 10 yıl once kaleme alınan ve tüm dillere
çevrilen bir makaleyi okuyacak kadar ilgili olduklarını da sanmam. Bizimkiler
ancak oyun hakkında makalenin fotoğraflarına takılacak kadar yüzeyseller. İşin
acı yanı bunun kültürü yaygınlaştırma savıyla ortaya çıkan bir bakanlığa ait
bir kütüphanede yapılması. Kütüphaneler bilim ve irfan yuvası olması
gerekirken, fotoğraf bağnazlığının kurbanı olmuşlar.
Elazığlı Öğretmenlerle Yardımlaşma Derneği’nin
de bilimin nesnelliğini savunması beklenirken, kraldan çok kralcı olan
kütüphanecinin yanında olması çok acınılası!
Bu kadar
popüler olmak için 21. Yüzyıl Türkiyesi’ni bekleyen makalenin yazarı Sarah Stroup,
“Eğer Türkiye’deki insanlar bu olayın ülkenin geleceğine dair olumsuz etkileri
olacağından korkuyorlarsa, korkmalılardır” demiş.
Bense oh
olsun size diyorum! Döneminin en önemli komedi yazarı Aristophanes’in
Sokrates’in yargılanmasında büyük bir etkisi olmamış mıydı? Aristophanes, “Bulutlar
“oyununda uzun saçlılarla dalga geçerek, aydın düşmanlığını körüklememiş miydi?
Bakın 2500 yıl sonar da olsa sansür belası onu buldu.
Oysa
Sokrates mahkum edilmese, bizler gibi üşenmez, diyalektik yöntemlerle Elazığlı
kütüphane bekçisini ne kadar abuk birşey yaptığı konusunda ikna etmeye
çalışırdı