5 Mart 2009 Perşembe

YAHYA KEMAL SANSÜRLEYEN ŞEHİR TİYATROSU

BAYRAM DEĞİL SEYRAN DEĞİL....
ŞEHİR TİYATROSU YAHYA KEMAL'İ NİÇİN ÖPTÜ?


Değerli şair Orhan Alkaya, ihtiyati tedbirler doğrultusunda, alevilerin tiyatro yakmasından korktuğunu iddia ederek "YEDİTEPELİ AŞK" adlı oyunu repertuardan kaldırtmıştı. Halkın sağlığı düşünülerek alınmış olan bu tedbir üzerine Milliyet gazetesinin haberi yalanlanmış, genel sanat yönetmeni, "ben tiyatro yakarlar demedim" diye beyanat vermişti.

Aynı tarihlerde belediyenin sanat danışmanı Kenan Işık, oyunun faşizan öğeler içerdiğini buyurarak, yasaklanması gerektiğini söylemişti. Tüm bu rezillikler yaşanmadan önce genel sanat yönetmenin bir oyuncuyu odasına çağırarak rapor almasını ve bu oyuncunun oyundan ayrılmasını teklif ettiği , sansürün kılıfını bu rapora uydurmayı tasarladığı rivayet edilir.

Yeditepeli Aşk, Alevi sansürü olarak kılıflanadursun, bu kez de kariyerlerinde son derece ilkeli bir duruş sergileyen Toron Karacaoğlu ile Engin Uludağ gibi iki ustaya nasıl bir sansür uygulandığını biliyor musunuz? Muhsin Ertuğrul'un çocukları olan ustalarımız, Yahya Kemal'in anısına sahnelenen ve usta şairin yaşamından ve eserlerinden kesitlerden oluşan "KENDİ GÖK KUBBEMİZ" adlı eserinin gala gecesinde, oyuna yarım saat kala yeni bir sansür olayıyla karşı karşıya kalırlar.

Artık içkili yapılan galalar, bu kez şiirsiz geçecektir. Emir büyük yerdendir.

Şair Orhan Alkaya'nın emriyle, gala gecesinde, Yahya Kemal'in 26 Ağustos adlı dörtlüğünün yasaklanması emredilmiştir.

Yasaklanması emredilen sözkonusu dörtlük şöyledir:
"Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi, Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi, Ta ki, yükselen ezanlarla müeyyed namın Galib et, çünkü bu son ordusudur İslamın."

Şiirde Yahya Kemal'in sözünü ettiği ordu, 26 Ağustos'ta Yunan kuvvetlerine karşı saldırıya geçen Türk ordusu için yazılmış bir dua-şiirdir. O dönemde kurtuluşu için savaşan tek İslam kuvveti Anadolu'daki kuvvetlerdir.

Ayrıca içeriği ne olursa olsun, içeriğine katılalım ya da katılmayalım , bir sanat eserinin yasaklanması, özellikle repertuara alındıktan sonra kırpılıp, yıldız yapılması, ayıptır, günahtır.
Şu andaki belediye sanat danışmanı Kenan Işık'ın genel sanat yönetmeni olduğu dönemde başlayan ve o günden bu yana ara ara oynanan oyunda okunan dörtlüğün birden yasaklanıvermesi pek manidardır.

Orhan Alkaya, ya Kenan Paşa'dan korkmuş, ya eski tiyatrosundaki komşularından (orduevi) çekinmiş, ya da Yeditepeli Aşk'ta Alevilerin tiyatro yakmasından ürktüğü gibi, bu kez Sıvas olaylarının rücu etmesinden pısmış olmalı !

Kendisine bu konuda soru soranlara da, gidin Engin Uludağ ile konuşun demek işin kolayına kaçmak olmalı. Engin Uludağ gibi dirayetli, deneyimli bir yönetmen, Ersin Umulu gibi ilk rejisini yapan bir kişinin tuzağına düşmeyecektir tabi ki! Hocamız kamuoyunda mutlaka gerekli cevabı verecektir.

Şimdi, Orhan Alkaya gibi duyarlı bir şairden beklenen bir davranış, bu sansürü Milliyet yanlış manşet atmadan (!) doğru biçimde açıklamaktır.

Hazır Kültür Bakanımız bile Nazım Hikmet'i seviyorken, bayram değil seyran değil Şehir Tiyatrosu Yahya Kemal'i birden bire neden öptü?