18 Nisan 2010 Pazar

AHMET TÜRK'ÜN YUMRUK YEMESİNİ İSTEMİYOR MUSUNUZ?

AHMET TÜRK’ÜN YUMRUK YEMESİNİ İSTEMİYOR MUSUNUZ?


NEDİM SABAN

nedimsaban@superonline.com

Ahmet Türk’ün yumruk yemesini istemiyorsanız….
Hrant Dink’in kurşunlanmasını istemiyorsanız…
“Miğfer” oyununu yasaklamayınız.
….
Ayla Çınaroğlu’nun, 1992 yılında içinde Turgut Özakman, Rutkay Aziz, Yücel Erten, Tamer Levent, Prof. Dr. Atalay Yörükoğlu gibi gibi yetkin tiyatro adamları, psikologlar ve yazarların bulunduğu kişilerin oluşturduğu TOBAV tarafından ödüllendirilen “Miğfer” adlı çocuk oyunu , geçtiğimiz hafta Hatay Dörtyol Kaymakamlığınca yasaklanmış. Türkiye Tiyatrolar Birliği, Assitej, TOBAV, OYÇED, Çağdaş Drama Derneği, İstanbul Barosu Tiyatrosu gibi tiyatro örgütleri bu kez nasıl olduysa olaya hızla sahiplendiler, kınama bildirileri yayınlayarak bu çağdışı uygulamaya kafa tuttular. Bazı bildirilerde yer alan “kaymakamımızı yeniden düşünmeye çağırıyoruz” sözü beni çok güldürüyor. Dilimize “kendine iyi bak” gibi, bir de bu deyim pelesenk oldu!
Bu kez kaymakam hakikaten “yeniden düşündü” ve yasağı kaldırdı. Ama bazen yeniden düşününceye ceye kadar çok geç kalınmış olabilir.
Eğer bir kişi, Türkiye Cumhuriyeti’nde Kaymakamlığa, Emniyet Müdürlüğüne, Valiliğe, bakanlığa kadar yükselmişse, artık “yeniden düşünme” mertebesini çoktan geçmiştir.

Aman sevgili Erdal İnönü, yeniden düşün de, Sivas katliamını engelle diyebiliyor musunuz? Ölülerinizle yüzleşmekte geç kalmışsınızdır artık!
Ahmet Türk yumruğu yemiş, ne olur yeniden düşün, Samsun Emniyet Müdürü…
Hrant öldürülmüş, lütfen yeniden düşün, İçişleri Bakanı!
Transseksüeller dövülüyor, yeniden düşün Beyoğlu Emniyet Amiri!
2010’da oyun sansürlüyorsun, sanatçılar turnelere giderken hala seks işçisi gibi nüfus kağıdı, ikametgah senedi gösteriyorlar , bir HIV testi istemediğiniz eksik… Yeniden düşün Kültür Bakanı!

İzmir ve Ankara Devlet Tiyatrosu başta olmak üzere Türkiye’nin her köşesinde defalarca oynanan “ödüllü” bir oyunu , 28 yıl sonra durup dururken “karakterlerin olumsuz davranışlar sergilemesi, orduyu rencide edici ifadelerde bulunulması, mesajın yanlış yollarla verilmesi, esprilerin seviyesizliği, sıkça argo sözcük kullanılması” nedeniyle yasak altına alan bu zihniyete imza atanların bir bölümü ertesi sabah genç beyinlere eğitim vermeye gidecek, belki sayın kaymakam ileride daha yüksek makamlarda görevler yapacak.

Gençlere “barışı anlatan” bir tiyatro oyunundan sakınmak, çocuklara savaşın kötü yanlarını anlatmaktan çekinmek niye? Toplumumuzda şiddetin körüklediği olayların yıllardır ne canlar yaktığını hepimiz bilmiyor muyuz? Komisyonu oluşturan eğitmenler olarak gazetelerin birinci sayfalarını pas geçseniz bile, üçüncü sayfalarını da mı okumuyorsunuz?

TOBAV, oyunla ilgili olarak kaleme aldığı kınamada “Miğfer”,’in 28 yıldır, Türkiye’nin hiçbir bölgesinde soruşturulmadığını da dile getirmiş. Sanki Hatay Dörtyol Türkiye’nin farklı bir bölgesiymişçesine, MİĞFER Dörtyol’da yolunmuş !



Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu akıl dışı uygulamasını anlamak zaten imkansız. Türkiye’yi kamplara bölmüşler. Düşünün Amasya’da oynadığınız oyun için, Diyarbakır’da tekrar komisyon kararı aldırtmak zorundasınız , Antalya’nın şirin bir beldesi için yeniden başvuru yapmak zorundasınız!

O ilçenin kaymakamı, ilçe milli eğitim müdürü hangi tarikata yakınsa, kendi sevdiği oyunların kayırılması sözkonusu. Belki Dörtyol’da olduğu gibi “Miğfer”i yasaklayacak kadar ileri gidemiyor ama Hacıcavcav ile Karagöz’e ne taklalar attırıyorlar bir bilseniz!

Umarız yeni Milli Eğitim Bakanı bu konuda kararlı, sağlam adımlar atar. Türkiye’de eğitimin, öğretimin bir bütün olduğunu, Hatay’da ayrı, Edirne’de ayrı uygulamalar yapılamayacağına karar verir.

Yoksa, bir de iş savaş karşıtı bir oyunu yasaklamaya varırsa, yarın okullarımızdan mini tetikçiler, üçüncü sayfa katilleri çıkacağından korkarım. Yıllar önce Dr. Stres adlı programımda bir ortaokul bahçesinde gömülü bıçakları ekranda göstermiş, şiddetin ailenin en küçük ferdinin kanına işlendiğini belgelemiştim.

Bir ülkeyi bölmek için, bir yuvayı bölmek, bir anne ile oğlun arasına, sadece Kurtlar Vadisi’ni değil, bir bıçak sokmak, bir çocuğu “savaş karşıtı” bir oyundan soğutmak yeter!

Bu arada, MİĞFER konusunda duyarlı davranan tiyatro örgütlerimiz, Batman’ın Tek Kürtçe Tiyatro Grubu Arsen Paladov Tiyatrosu üyesi Abdullah Tarhan’a, beş yıl “sanat yasağı” verilmesine nedense tepkisiz kaldılar! Nedenini ben biliyorum. Abdullah Tarhan ile görüş ayrılıkları vardır. Bu ne biçim bir demokrasi anlayışıdır ki, bu topraklarda bir sanatçının “beş yıl sanat yapmamasını”, bu dramı görmezden gelerek, sadece gündemi Dörtyol’a kaydırmayı içine sindirir? Hani, yüreğiniz, içerdiği sözden bağımsız olarak, sanatın, sanatçının özgürlüğü için atıyordu?

Savaş istemiyoruz, barış istiyoruz, demokrasi istiyoruz, özgür düşünce, ifade özgürlüğü istiyoruz demek iyi hoş ama bunları kendiniz için değil, başkaları için de istemek, paylaşmayı bilmek lazım!



Bu yazı 19 Nisan 2010 tarihli Birgün Gazetesi'nde yayınlanmıştır.