Sevgili TRT Çocuk Yöneticileri, ne yalan söyleyeyim izleyeciniz değilim, ama memleketim ciddi bir  çocuk kanalı kazandığı zaman pek sevinmiştim. Bizim erkek yeğen Pokemon tarzı şiddet içeren  Japon çizgi filmlerinden kurtulur belki, kızlar da habire aynı DVD’leri başa sarıp duruyorlar… Tiyatrocu bir  amcaları olduğu için, onlara o dizilerde gördükleri şeylerin aslında gerçek olmadığını anlatmakta pek de zorlanmadım. Bunu anlatamayan ebeveynlerin yavruları çişlerini üzerine kaçırıyor. Eee ben zaten köpeğim Çiço’nun beni cezalandırmak için ara sıra eve işemesinden bıkmışım, şimdi Bihter Behlül’ü aldattı  diye habire işeme hikayeleri duyacaksam, vay benim halime değil mi?
Aldım erkek yeğenimi karşıma, sen bakma “Kurtlar Vadisi”nin haber bültenlerinin önünden gittiğini dedim! Babasıyla annesinin Devlet Tiyatrosu’nda en beğendikleri aktörler orada cinayet işler, altı  ay sonra Türkiye’de aynı olaylar olur, o tamamen tesadüf olsa gerek… Ama  iki yaşındaki ufaklık kardeşi yanıt vermekte zorlanacağım  bir soru sormaz mı bana? STV’deki bazı dizilerde olan olayları, Taraf Gazetesi birkaç ay sonra yazıyor, bizler de Türkiye’de hakikaten olmuş gibi izliyormuşuz! Baba baba bak , fırlamaya bak! Cevap veremedim tabi! Ahmet Altan, STV’deki, bazı dizileri mi izliyor, TRT’deki programlardan  danışmanlık bedeli adıyla nemalanan gazeteciler, sonra o dizilerdeki olayları oldurmak için özel bir çaba mı sarf ediyor anlatamadım kerataya!
Yani sevgili TRT Çocukçular, Aziz Nesin üstadınızın dediği gibi şimdiki çocuklar harika! Öyle tak fişi bitir işi programcılık  yapmanız mümkün değil. Kafayı çalıştırıp, çok yaratıcı işler  yaratmanız gerekiyor. Bu işin ustalarından Canan Meray  genç yaşta hayatını kaybetti oldu, ama Tekin Özertem halen hayatta,   ben olsam ağzının içine bakardım!
Şimdi sevgili TRT çocukçular, derhal Anadolu Üniversitesi mezunu  yetenekli oyuncu arkadaşım Tuğrul Tülek’i işe geri alacaksınız. Ben seyredemedim  ama “Rüzgar Gülü” diye bir program sunarmış sizde meğer. Çocukluk yapmış, bir özel televizyonda “gay rolü oynadığı için”  çocuğun işine son vermişsiniz. Hem de yayına beş dakika kala! Bu kovalama biçimini de kimden öğrendiniz bakayım? Özel televizyonlar ilk çıktığı zaman  babalarının paralarını nasıl savuracaklarını bilemeyen öküzler bu yönteme başvurdu, en ünlü gazetecilerin kartları akıllı binalarda okunamaz, kovulduklarını öyle çakozlarlardı  Ama siz insafa gelin. Artık farklı kovma yöntemleri uygulanıyor. Canlı yayına bir telefon bağlatıp, yayını karıştırtabilirdiniz mesela. Yandaş medyanıza Tuğrul’un DOT’ta oynadığı harika oyunlar  hakkında karalayıcı haberler yaptırtıp, meseleden sen sağ ben selamet çıkabilirdiniz.
İmdi, Tekin Özertem’i davet ettiğiniz zaman size Aristoteles diye birinden söz edecektir. Aslında Yunanlıdır, ama gerekirse siz onu  Arap bilin! Aristo Poetika diye  bir kitap yazmıştır. İncedir, rahat okunur, dil bilmiyorsanız, Türkçeye çevrilmiştir. Bu kitapta Aristo, taklit sanatlarını anlatır. Aristoteles’e göre komedi “var olandan kötüleri, tragedya ise var olandan iyileri taklit etmeye çalışır.
Yani, bu mantığa göre, işten attığınız Tuğrul, kötü birini taklit ediyormuş, rahat olun.
İsterseniz, İskender Pala’yı çağırın, size Aristo’yu anlatsın. Nilüfer Göle’size political correctness kavramından sözetsin.
Political corectness, sizin TRT çocuk olarak, her çocuğa öğretmeniz gereken, dünyanın benimsediği  bir kavram.  moda. Kendinden olmayanı benimseme, saygı duyma meselesinden ibaret. Bakınız, bir insanın ibadetine  nasıl saygı duyulması gerekiyorsa, cinsel seçimine de saygı duymak gerekir. Hatta daha da ileri gideyim, laik ve demokrat toplumlarda, insanları dinleri, cinsel seçimleri, politik düşünceleri  hakkında görüş bildirmeye zorlamazlar. Çocuklara “çalma, vurma, arkadaşını kırma” derken, toplumda farklı olana da saygılı ol demek zorundasınız. Eğer farkındalığın farkını yaratmazsanız, ileride sakatlarını taşlayan, kadınlarını recm eden, eşcinsellerine tüküren bir kuşak yaratırsınız.
Kaldı ki, içi dolu  bir çocuk kanalı yaratırsanız, izleyici kitleniz  başka bir kanalı zaplayarak, Tuğrul’un eşcinsel rolü oynadığını görmeyecek, yani eşcinselliğe özenmeyecek. 
Ha bir de, sizde program yapan öteki sunucular başka kanallardaki  dandik dizilerde katil rolleri oynamıyorlar mı?  Varsayalım ki rolle gerçeği karıştıran bir toplumdayız, çocuklarını  şiddete yönlendiren pis katiller, inanın Tuğrul’un oynayacağı komedideki eşcinselden daha tehlikelidir. İnanın  bugüne  kadar  cinayet işleyen bir eşcinsel duymadım, ama Türkiye’de yüzlerce faili meçhulun yanında, kim vurduya giden nice transseksüel, homoseksüel  var.  Mesele topluma kötü örnek olmaksa, televizyonlarda tiksinç çapkın rolü oynayanlar için de aynı şey geçerli!  Kaldı ki, aktörün büyüğü, her rolün üstesinden gelir. Aktörler doktorlar gibi cerrahlar, dahiliyeciler diye sınıflanmaz. Bir gün deliyi, ertesi gün dahiyi oynama yetisine sahiptirler. ( Bkz.  Aynı yıl hem Van Gogh, hem Orhan Veli oynayan Müşfik Kenter, tiyatroda  Tanrı, filmde şorolo oynayan Haluk Bilginer)
Son bir şey söyleyeyim:  Ahlakçı  ve homofobik  kisveli kurumunuzdan çıkanlar  en yüce otel baskınlarında yakayı ele vermişlerdir!  Üzülerek söyleyeyim, Tuğrul’u kovarak topluma ahlak  dersi vermeye çalışan kurumunuzun,  bu tür  bir kurum kültürü yoktur.
Bilmem sizi  Tuğrul Tülek arkadaşımın    neden derhal işe geri almanız konusunda ikna edebildim mi?