4 Temmuz 2010 Pazar

ÖZEL TEATROLARA DEVLET İANESİ

Özel tiyatrolara devlet yardımı birkaç yıl önce sürpriz bir kararname ile kaldırıldığı zaman, meselenin haksızlık olduğuna inanarak, o zaman bünyesinde bulunduğum, ancak şu dönem istifa etmiş olmaktan gurur duyduğum özel tiyatrolar derneği ile dönemin kültür bakanı Atilla Koç’un kapısına dayanmıştım. Bakan, İstemihan Talay’ın yeğeni olduğu söylenen Ekin Tiyatrosu’nun sahibinin oluşturduğu komitedeki tiyatro patronlarının ısrarları üzerine durup dururken kaldırdığı yönetmeliği, yardımcılarının “istemezük” haykırışlarına rağmen durup dururken yeniden yürürlüğe koydu. Hatta bu kez tiyatrolara yardım için aranan ön koşullar, kıstaslar tamamen değiştirilmişti..

O gün yönetmelik niye iptal edildi, niye tekrar yürürlüğe girdi, bakan dahil hiçbirimiz anlayamamıştık Atilla Koç ile ben, uyku muhabbetine dalmıştık. Geceleri az mı uyuyordu? Malum, çok kitap okuyan, edebiyat aşığı biriydi. Sonra, bakanın, benim gibi uyku apnesi hastası olduğunu anladım. Derin uyku uyuyamadığı için, gün içinde yorgunluklar yaşıyordu. Neyse, bunlar derin mevzular. Ama asıl derin olan mesele, yönetmeliğin niye hafifletildiği! Yönetmelik hafifletilmişti çünkü bu durumda, profesyonel tiyatroların yanında dernek, vakıf güçlendirme vakfı, bir tarikatın vakfı, bakkal, çakkal derken herkesler rahatça yardım alabilecekti. Şimdiki kültür bakanı Ertuğrul Günay, iyi ki, yönetmeliğin yumuşak karnını köy tiyatrolarını, bölge tiyatrolarını destekleyerek Türk Tiyatrosu’na hayırlı bir iş yapmak amacıyla kullanıyor. Ama kıstasları özellikle “tiyatro sanatına yararlı olmak ” kadar geniş ve belirsiz tutulan bir yönetmelik, ileride kötüniyetli kişilerin, iktidar sahiplerin, bakanların, bakan yeğenlerinin elinde çok tehlikeli olacaktır.

Gazanfer Özcan usta yıllarca vergi borcu nedeniyle yardım alamadı. Bazı tiyatroların aldığı yardım, yönetmelikteki acımasız maddeler nedeniyle otomatik olarak vergi dairesine ödendi. Kültür Bakanlığı, yıllarca Maliye Bakanlığı’nın bekçiliğini yaptı. Buna sosyal demokrat bakanlar bile mani olamadı. Ama AKP, yönetmelikteki tiyatrolardan vergi borcunun ödendiği ya da ertelendiğini sorgulatan maddeyi kaldırttı. Sonuçta devlet zaten vergisinin peşine düşer, bunu tahsil etmek Kültür Bakanlığı’nın işi değil ama artık, verginizi ödeyen ya da en azından beyan eden , oyuncularınızın sosyal haklarına saygılı, telif haklarınızı ödeyen bir kurum olmanızın ayırıcı bir özelliği yok, kalmadı.

Sözümona, proje bazında yardım veriyorlar. Tiyatrokare olarak geçen sene 6 kişilik yabancı bir komedi oynadık, bu yıl Türkiye’nin onurunu tüm dünyada taşımış bir yazarının sevilen bir romanını adapte etmek için 15 aydır seferber olduk, dramaturglar, tasarımcılar, uyarlama ekipleri çalıştı, yine B kategorisinde tiyatro olarak yardım aldık.

Ne yapmak lazım A olmak için? Kimin aaazına bakmak lazım? Ortada bakanlığın sahibi gibi dolaşan ve üç ayrı isimle yardım alan kişilerin ağzına bakmayı bırakın, onlara meslektaşım bile diyemem. Varsın bakanlık onlara A desin, gitsinler hesap bakiyelerini seyirciyle kapatsınlar.

Bakanlık, yardım karşılığında, 25 oyun oynama şartı koşuyor. Bunlardan 2 oyunu ücretsiz oynuyorsunuz. Ücretsiz oyun oynamak kolay mı bu zamanda? Yardımın beşte biri gitti zaten! Madem halka ücretsiz oyun oynattın, bari bunun organizasyonunu doğru dürüst sağla, ben de binlerce kişiye ücretsiz perde açmanın coşkusunu yaşayayım. Meslektaşlarım da katılacaklardır , bu nasıl bir dünyadır ki ücretli oyunlarımız ücretsizlerden daha çok doluyor?

Yıllardır söylüyoruz. 6 ya da 8 liraya perde açan ödenekli tiyatroların devlete maliyeti ortada. Kaldırın şu iane dağıtır gibi gönderdiğiniz para yardımını. Biz özel tiyatrolar da 6 ya da 8 liraya hizmet verelim, ödenekli tiyatroları yaptığınız gibi, sattığımız her biletin geri kalan kısmını sübvanse edin.

Devlet bizlere 8 milyar ile 70 milyar arasında para ödemek için, kapısında bekletiyor. Komik paralar, tiyatrolarımızın tanıtım giderlerini bile karşılamıyor Üstelik bu yıl, yardımları dağıtırken bir kurnazlık daha yapılmış, devlete artık faturanın aslını beyan ediyorsunuz. Bu ne demektir? Hani ücretsiz oyunla aldığınızın %20’sini devlete ödediniz ya, faturaları masraf olarak beyan edemediğiniz için %18 KDV, % 35 da gelir vergisinden düşememek demektir. İşin IMF’cesi, sezon başında aldığınız yardımın %75’ini mevsim sonunda seve seve devlete geri ödüyorsunuz.

Müjdat Gezen, onurlu davranıp, yardıma başvurmuyor bile. Tiyatrosu para kazandığı için mi? Hayır. Başka işlerden kazanıp, tiyatroya yatırıyor. Doğrusu ben AKM eylemine katıldıktan sonra A’dan B’ye düşmüş, belki bu yazıdan sonra C’ye düşecek bir tiyatronun yönetmeni olarak, kazanılmış hakkımı geri vermemekten yanayım.

Çünkü ne yazık ki, bir ödenekli tiyatronun çiçeği burnunda genel sanat yönetmeni asistanı Çiçek Bar’dan İstinye Park’a makam arabasıyla gidiyor.. Yani Müjdat Hoca’nın öğrencilerinin hakkını gasp ediyor. Böyle olunca da, İskender Pala’nın ödenekli kurumlar hakkında yazdığı yazıya karşı kendini siper ediyorsun ama bunca haksızlığın yaşandığı bu memlekette devletin dağıttığı ianeye karşı bir alternatif yaratılana kadar, istemeden de olsa, kazanılmış hakkının %75’ini geri vermek koşuluyla, bu haksızlığa katlanıyorsun.