5 Eylül 2010 Pazar

OYNAMA ŞIKIDIMCILARA YETMEZ AMA HAYIR

28 Şubat tarihinde bu köşede Başbakan Erdoğan’ın, Kürt açılımı ile ilgili sabah kahvaltısı ile ilgili düşüncelerimi kaleme aldığımda, o gün elini taşın altına koyması için çağrı yaptığı sanatçıları, bir meslektaş sorumluluğuyla “ dikkat edin de taşın altında ezilmeyin” diye uyarma gereği hisetmiştim.

Başbakan, sabah kahvaltısında Necip Fazıl’ın “arı bal yapar ama balı izah edemez” sözünü sanatçılar için balı siz izah edeceksiniz diyerek müthiş bir metafora dönüştürmüş, o dönemlerde Nihat Doğan, Safiye Soyman, İbrahim Tatlıses’in başını çektiği bir grup tarafından çılgınca alkışlanmıştı.

“Aman şarkıcı kardeşler, fazla bal yemeyin, zehirlenirsiniz….
AKP’nin demokrasi hanesi sıfır! Bugüne kadar bal yedirdiklerinin, bazıları mum sıçtı” demeye kalmadı ki, bu hafta Çevre Bakanı, Tarkan’ı fena azarladı: Sanatçılar işine baksın kardeşim! Ne işiniz var barajla? Siz ilgilenin garajla!

Gerek kürt açılımı, gerek evet/hayır meselesi konusunda ulusalcılar kadar katı değilim. İkinci cumhuriyetçilerin büyük bölümünün ne kadar düzen yalakası olduğunu bilsem, düzenden nasıl beslendiklerini somut olarak görsem de, yapı gereği demokratım. Gençlerimiz kollarımızda ölürken, taş atan çocuklarımız hapislerde çürürken, solcu gençlerimizin tırnaklarını çekenlere yargı yolu açılmışken, demokrat ruhum saygılı, sevgili olmayı öğretmiş bir kez bana.

Hastaneye ölüm döşeğinde bir hasta getirildiğinde onun sözgelimi Kürt, Alevi, kadın ya da transseksüel kimliğinden dolayı tedavisini red eden doktora nasıl kızarsam, o insanın iyileştirilmesinin önünün açılmasını nasıl istersem, demokratikleşmenin önünü açanlara da saygı duyarım. İster AKP’li olsun, ister benim tuttuğum ya da tutmadığım bir partili olsunlar, yeter ki insanlığa faydalı olsunlar der geçerim.

Ancak, bugüne kadar iş adamlarına, “bitaraf olursanız bertaraf olursunuz”, sanatçılara “elinizi taşın altına” koyun diyen AKP, işine geleni duymadığı zaman hemen tanklı, tüfekli saldırıya geçiyor.

Anayasanın sivilleşmesi adına “Yetmez ama evet” diyenler var!

Demokrasi adına evet diyebilmeyi çok istemiştim ama,

Ben YETMEZ AMA HAYIR diyeceğim.

Bu arada, referandumu protesto etmeyi seçenleri de sandığa hiç gitmemek yerine, sandığa gidip niye protesto ettiklerini anlatan birkaç cümlelik bir kompozisyon ya da resim yarışmasına davet edeceğim! Böyle bir tarihi fırsat kaçmaz! 12 Eylülün utancını, darbecileri utandırarak çıkartabilirsiniz. Sandığa darbecilerin karikatürlerini, kuru kafa resimlerini bırakıp , bilgisayar programlarının yarattığı harikalar sayesinde nefis resimler kurgulayabilirsiniz.

Yeni darbelerin olmaması için, eski darbecileri sadece sandıkta değil, vicdanda da yargılamaktır mesele. Bu hesaplaşma, hayır ya da evet demek istemeyenler için farklı bir protesto biçimi olabilir.

Referanduma yüksek katılım sağlanırsa, bu topraklarda can güvenliği nedeniyle sandığa gidemeyenler olduğu yargısı da silinmiş olacaktır.

CHP’liler, Tarkan Evetçi olsa, Çevre Bakanı onu bu denli azarlar mıydı diye sormuşlar. Tarkan Evet’çi olsa böyle bir çıkış yapar mıydı acaba şu dönemde? Bilemem

Tarkan’ın çıkışını da bu kış yaşadığı talihsiz olayın ardından, kendi çapında bir destekçi grubu oluşturmak için yapılmış bir çıkış olarak değerlendirenler olacaktır kuşkusuz.
Hüsnü Şenlendirici de benzer meselelerle yargılanınca, çareyi susmakta ya da hükümeti sevindiren yandaş açıklamalar yapmakta buldu, oysa zaten yaz boyunca konserlerinde kapıları kıran Tarkan duyarlı çıkışıyla hayranlarının kalbini bir kez daha fethetti. Kuraklık, sel, deprem, açlık tehlikesinin kol gezdiği dünyada toplumsal bilinç yaratmak için starlardan destek almak bu kadar önemliyken, gençlerimizin taptığı bu sanatçının örnek davranışını alkışlayacağımız yerde, onu azarlamak hangi akla sığar?

Son olarak Berlin’de Anadolu’dan araklanmış tarihi eserler müzesini gezerken içim acıdı. Topraklarımızdaki zenginliklere sahip çıkan sanatçıya “işine bak diyen bakana, birileri sanatçıların işlerinin doğa varlıklarını korumak, tarihlerine sahip çıkmak, kentlerinin, kültürlerinin talan edilmesini önlemek olduğunu anlatmalı. Aksi halde, şarkı besteleyecek, şiir yazacak, oyun kahramanı yaratacak ortam da kalmaz! Çevre bakanı sanatçıların alışveriş merkezleri ya da plazalarda, tekdüze toplu konutlarda, sevimsiz kentlerde daha rahat iş çıkartacaklarını sanıyor galiba!

Şimdi dönelim Tayyip Erdoğan ile kahvaltı eden sanatçılara!

Başbakanınız elinizi taşın altına koymanızı istemişti sizden. Hadi sıkıysa koyun.

Ya da Necip Fazıl’ın dediği gibi, “arı bal yapar ama izah edemez” denmişti kahvaltıda.

Hadi sıkıysa, balı izah edin de görelim bakalım.

Tarkan kadar cesaretiniz varsa, insan hakları, demokratikleşme, Kürt açılımı, Ergenekon, ifade özgürlüğü, Hrant Dink cinayeti, Allianoia kenti, Bergama’da siyanürlü altın meselesi, Karadeniz’deki nükleer santraller, Atatürk Kültür Merkezi’nden vazgeçtim, çiçeğin böceğin faydalarından sözedin lan!

Yanlış anlamışsınız: Tarkan oynama şıkıdım şıkıdım şarkısını sizin için söylememişti!