5 Ağustos 2007 Pazar

ahmet türk

Doğduğu zaman karşılarında gördükleri bebeklerin hiç büyümeyeceğini sanan anne/babalar kızlarına Pıtırcık adını koyarlar mesela. Hiç düşünmezler mi, o Pıtırcığın bir gün 85 yaşına geleceğini ve artık pıtrayamayacağını?

-"Bu bebek dindar görünüyor,adını Ramazan koyalım."
Ve 30 yıl sonra Ramazan, Ramazan ayında Çiçek Pasajında yakalanır!
Önce babası tükürür yüzüne.
" Ebeni....bile aldattın Ramazan. Ben şimdi insanların arasına nasıl çıkacağım?"

-"Cumhur olsun adı"!
O Cumhur yıllar sonra büyür, Türkiye'yi AİHM'ye şikayet eder, ardından ülkeyi yönetmeye talip olur. Kendisinin adından şüphe edenler, sokağa filan dökülürler.

Bazı anne babalar gelecek konusunda öngörülüdür.
" Döndü" koyalım adını, nasılsa ileride döner!
Hem gazeteci filan olursa, insanlar kimliğini yadırgamazlar."

Atılgan bir köşede otururken, Mucize adına yaraşan bir kimlik edinmek için estetik cerrahların kapısında yatar, kalkar. Kader, altılı ganyan, şans oyunlarından vakit bulup, kafayı kaldıramaz. İlhami'yi görenlerin, birşey üretecekleri varsa da,
ebediyen vazgeçtikleri durumlar yaşanır.

"Mehmet" ise ülkesi için her an kendisini feda etmeye hazırdır. Genç yaşında, arkasında gözü yaşlı bir sevgili, terli bir atlet bırakmıştır!


" Eylem", CHP listelerinde niçin yer alamadığını düşünedursun, "Öcal" pasifist olduğunu anlatmak için ne kadar dil dökse de, kimselere yaranamaz. Sonunda çareyi ona bu adı verenlerden öç almakta bulur.

Peki Ahmet Türk'ün adıyla barışık olduğunu söylemek mümkün mü?
Bildiği yabancı diller arasında Türkçeyi sayan Ahmet Türk de mutlaka kendisiyle yabancılaşmıştır! Acilen bir 85'lik Pıtırcık bulup, kendisiyle dertleşmek ister ama
hangi dilde dertleşeceğine karar veremez bir türlü!