10 Ağustos 2007 Cuma

NESRİN ÜNAL'IN TÜRBAN SİTEMİ

Eski MHP milletvekili Nesrin Ünal, meclise girmek için başını açtığında kendisine yöneltilen eleştirilerin, AKP'li Gülşen Orhan'a yöneltilmediği konusunda muhafazakar medyaya sitemde bulunmuş!Sitem sözcüğünün Nesrin Ünal'ın duygularını yansıtmakta çok hafif kaldığını biliyorum ama özellikle kullandım.Başkaldırı, meydan okuma değil bu!
Temsil etme/ edilme hakkını yitiren bir vatandaşın haklı sitemi!
Ünal yazdığı mektupta,
" Gülşen Orhan'a gösterdiğiniz anlayışı olumlu buluyorum çünkü Anadolu kadınının siyasette de önü açılmalı. Keşke aynı anlayışı 1999'da bana da gösterseydiniz de, siyasete bu dönem de devam edebilseydim" demiş.
Türbanın vicdan özgürlüğü mü, bir simge mi, bir varoluş biçimi mi, cumhuriyete karşı bir başkaldırı mı olduğunu tartışma konusunda yetkin değilim. Bu derin tartışmada elimizde somut veriler olmadığı gibi, bir kadının niçin türban taktığı konusunda yine en net cevabı kendisinin verebileceği inancındayım!
Ayrıca türban takan bir kadının sadece kendisi hakkında konuşabileceğine inanıyorum.
Onun duygu ve düşünceleri, inançları kendisine aittir ve ne tüm başı açık kadınları, ne de diğer türbanlıları bağlar.
Türbanlı bir kız üniversiteye girerse,bilimin, sanatın nimetlerinden yararlanırsa, kuşkusuz aydınlanır. Bu aydınlanmanın ışığında,
türban takıp takmama konusunda ağabeyisinin, babasının, eşinin, köyünün, cemaatinin değil, kendi vicdanın muhasebesini yapabilmek için daha cesur, daha bilgili, daha donanımlı olur! Duyguları ve düşüncelerinin eğitilmesiyle, kendisi hakkında daha gerçekçi kararlar verir ve türbanını çıkartıp, çıkartmama konusunda toplumun baskısıyla değil, bilimin aydınlatıcı ışığıyla hareket eder!
Kaldı ki, üniversitenin ya da TBMM'nin kuralları ışığında hareket ederek başını açması, onun inançlarından vazgeçmesi değil, haklarını savunabilmek için gerekli
kuralları uygulamasından başka birşey değildir!
Deri ceketli, küpeli delikanlı, bir bankanın yönetim kuruluna seçildiğinde nasıl küpesini çıkartıp, kurallara uyuyor ama Rock'çı felsefeyi terk etmiyorsa, bir mekanın kurallarına uyan kadının da, türbanını çıkarttığı zaman inançlarından vazgeçmeyeceği apaçık ortadadır.
Bana göre Nesrin Ünal'ın sitemindeki en önemli cümle ise: "Kadının erişebileceği en üst makam Başbakan eşliği olmamalı"
Başı açık ya da kapalı da olsa, kadını erkeğin gölgesinde tanımlayan anlayış terk edilmelidir.
Tabi bunun tersi de var!
Abdullah Gül'ü, politik kimliği, dışişleri bakanı olarak kifayetli olup olmadığı yerine, sadece eşinin türbanı yüzünden yargılayan anlayışla da, bu kez bir erkeği, karısının yaşam biçimine prangalıyoruz.
Tartışılması gereken konu, Gül'ün vizyonu, misyonu, bulunduğu ya da bulunmak istediğe yere yakışıp yakışmayacağıdır. Eşinin türbanı değil!