27 Nisan 2008 Pazar

YALNIZ ADAMIN GÖKYÜZÜNE BAKIŞI

“Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlarYeryüzünde sizin kadar yalnızım
Bir haykırsam belki duyulur sesim
Ben yalnızım, ben yalnızım
Yalnızım

Kaderim bu, böyle yazılmış yazım
Hiç kimsenin aşkında yoktur gözüm
Bir yalnızlık şarkısı çalar sazım
Ben yalnızım, ben yalnızım
Yalnızım”

Kurultaydan çıktığımda,derin bir nefes alma gereksinimi duydum.Zafer sarhoşluğu olması için, bir duble bir şey içmem gerekir, ama nedense bu akşam korkuyorum. Sanki içki içersem yanında yiyeceğim beyaz leblebiler boğazıma dizilecek.Oysa ne kadar iyi giderdi beş on tane beyaz leblebi şimdi. Kurtuluş savaşı kazanmış bir lider edasıyla oturacakken, niye leblebilerin boğazıma düğümlenmesinden korkuyorum? Niye kendi içimdeki savaş korkutuyor beni? Rahmetli Özal'ı zehirledilerse, ister misin beni de beyaz leblebilerle zehirlesin birileri, tam da zaferi kazanmışken! Şu kurultayın puslu havasından kurtulsam da, bir çadırın altında gökyüzündeki yıldızları mı seyretsem?Sahi nereye kaybolmuş yıldızlar? Niçin görünmüyorlar bana?

Gelsenize lan buraya, size bir şarkı söyleyeceğim:
"Göööökyüzzzüünde yaaaalnız gezeeen yıldızlar.... " Ama bunlar niye gezmiyorlar yahu? Galatasarylılar mı çalmış onları, yoksa ben mi göremiyorum. Çevremde yıldız kalmaması da tuhaf doğrusu. Tayyip Bey çalmış olabilir mi bazılarını, yoksa ben mi söndürdüm?Canım Zafer Üskül'dü, Ertuğrul Günay'dı filan onlar zaten kaymış gitmişti. Sağ yumruk kaldırmalar, AnayasadanAtatürk adını çıkartmalar filan. Peki Erdal İnönü'ler, Hikmet Çetin'ler, Celal Doğan'lar, Zülfü Livaneli’ler,İsmail Cem’ler, Aydın Güven Gürkan’lar, Fikri Sağlar’lar, Mustafa Sarıgül'ler, Nurettin Sözen'ler, Altan Öymen'ler,Murat Karayalçın'lar,Ercan Karakaş'lar, Bekir Kumbul'lar 'a ne oldu? Nerdeler? Acaba ay tutulması filan mı var da, görülmez oldu benim yıldızlarım?

Bütün büyük adamlar yalnız olurmuş, ben de bu yüzden yalnızım herhalde!
Fakat ne kurultaydı.
Ne kadar çok alkış.
Konuşan adaylar, tartışanlar, alaşağı edilenler, fikirleri beğenilmeyip son dakikada çekişmeyi kaybedenler. Sürpriz (!) bir biçimde kazanmam, yaptığım konuşmanın son iki cümlesiyle birden 450 oyun sürpriz biçimde bana dönmesi.
Hoş şeyler bunlar, sola yakışan şeyler.
Aynı zamanda önümüzdeki yerel seçimlerde ortalığı nasıl yıkacağımızın da bir göstergesi tabi. Şimdi bir ili, ilçeyi, köyü ziyaret ediyorum, ne yalnızlık, ne yalnızlık! Oysa pek yakında,
gökyüzündeki yıldızlar aydınlatacak altı oklu bayrağımızı.

Son Enternasyonal Sosyalist Kurultay’da yüzüme kimse bakmayınca,”size artık sosyalist demek, Coca Cola’ya hoşaf demeye benzer dediklerinde” hisettiğim yalnızlığı, bu kurultayda hisetmedim.

Hele beni alaşağı etmek isteyenlerin gözlerindeki hırsı görünce, gençliğimi hatırladım. Bir zamanlar Bülent Ecevit’e nasıl baktığımı hatırladım. “Aferin çocuklar bana da öyle bakın, öyle bakın ki, gökyüzündeki yıldızları sollayalım” dedim.

Ama kurultaydan çıkınca, bu yıldızlar tarafından böyle ihanete uğrayacağım aklıma gelmezdi.
Bülent Beyin hiç değilse Rahşan Hanım’ı vardı.Gerçi, son zamanlarda onlara da pek uğrayan olmazdı. Herkes bilgisayarda chat yaparken onlar daktiloda takılıp kalmışlardı. Ben meseleyi buna bağlardım . Ama hiç değilse onlar iki kişiydiler.

Bense eşimi fazla bulaştırmam dünya işlerine. Beraber gittiğimiz yerlerin sayısı da azdır. En son 9 yıl önce yılbaşı için piyango bileti almaya beraber gitmiştik galiba.

Bu yalnızlığımı unutmak için yarın torunumla spora çıkmam lazım .Ama tek torun, koca yalnızlığa ne yapabilir?

Tayip Beyin şimdi “çoluğa çocuğa en az üç yerinden karışın” demesinin ardındaki gerçeği anlıyorum, belki bir gün, o da benim gibi yalnız kalmaktan korkuyor. Belki bir gün, o da torunlarının onu gökyüzündeki yıldızlar gibi yalnız kalmasından korkuyor.

Sinirli olabilir, ama çok sosyal bir insan. Cuma namazlarında, Katar Gezilerinde, İftar sofralarında, Haç Ziyaretlerinde yüzlerce kişiyle beraber. İyi ya da kötü inandıkları bir şeyler var. Tabi bazen onlar da unutuyor nelere inandıklarını. Bush’tu, dolardı derken, yine de yeri geliyor cemaat duyguları, birlik duyguları ağır basıyor.

Benimse birlik duygum bugün kurultayda basacaktı. Ama ayakkabısı sıktığı için topuğuna basan birkaç kişiyle sınırlı kaldı!

“Kaderim bu, böyle yazılmış yazım
Hiç kimsenin aşkında yoktur gözüm
Bir yalnızlık şarkısı çalar sazım
Ben yalnızım, ben yalnızım
Yalnızım”

Emine Hanım, politikada aktif. Ahsen Hanım, eşinin yanında. Hayrünissa Hanım, ısrarla first lady olarak “first my husband” diyor.
Bizim kadın kolları da mutlaka buralarda bir yerdedir. Belki bu karanlık gecede ben göremiyorum. Bilgehan Toker’i o kadar aşağılardan aday gösterdim, listelerde kadınlarımıza o kadar haksızlık yaptım ki.
Cumhuriyet’in temeli olan kadınlar beni yalnız mı bıraktı acaba? ( C gitti)


En kalabalık 1 Mayıs’larda bile fikir ayrılıklarıyla bölünmüş kanatlar, üniversite sıralarında aynı davaya inandığı halde ayrı fraksiyonda çatışan çocuklar, demokrat sollar ve sosyal demokratlar arasında geçirdim hayatımı. Anladım ki, fazla düşünmek de iyi değilmiş. Marx şöyle mi, böyle mi derken yalnız kalıyor insan. Oysa “Allah Birdir” deyince herkes aynı safta! CHP’nin halk kanadı da karanlıkta kaldı bu gece. (H gitti)

Ama P var! Çok şükür! Parti deyince, maşallahı var. Beni seçip seçip duruyor.
Ama bu yalnızlığa bir çare bulmak gerek önce.

Adalet ve Kalkınma Partisi’ni ziyaret etsem, bana çevremdeki yalnızlığımı yenip, tekrar kitle olmayı öğretirler mi acaba?
Acaba Tayip Erdoğan’dan hala öğreneceğim çok şey mi var?

Nerede bu yıldızlar yahu? Çıldıracağım!
(Belki de yalnızlık diye tutturdum, ama gök yoktur. Bu yüzden görülmüyordur yıldızlar!)