(((
AÇ PARANTEZ
Nedim Saban
nedimsaban@superonline.com
Bu hafta açacağım 3
parantezde, 3 konuda ezber bozacağım.
Sanat dünyamız da artık düşünerek tepki göstermek yerine, bir olayı
irdeleme zahmetine bile katlanmadan alışılageldik, kanıksanmış tepkiler
vererek, kolaya kaçıyor. Açtığım parantezler kolay kapanmayacak , tartışılacak.
Tartışılırsa, farklı düşünceler çıkar ortaya. Sağlıklı olanları evlat
edinir,istemediklerimizi evlatlıktan red
ederiz.
((((…..IN YER FACE
Son yıllarda tiyatromuza
giren , “In yer face” akımı bizleri pek
heyecanlandırmış, gerçeğin yüzümüze vurulmasıyla kendimizden bile sakladığımız duygularla
yüzleşme fırsatı vermişti. Öncelikle Royal Court Tiyatrosu’ndan “ithal” edilmiş duygular bize yabancı
kaldıysa da, zamanla kendi toplumumuzun sorunlarını mercek altına alan oyunlar ortaya
çıktı. Ancak, küçük mekanlarda alternatif tiyatro arayışları gibi
görünen işlere, şimdilerde çağın vebası bulaştı.
1)
Bu oyunlarda ekip ruhu yerine, star sistemi
ortaya çıkmaya başladı. Televizyon yıldızlarını izleme modası başladı.
2)
Oyunlardaki şiddet, dış dünyaya bir manifesto
oluşturmak yerine, televizyonun bize dayattığı şiddetle örtüşmeye başladı.
Şiddeti kanıksadık, kınayacak yerde,
ihtiyaç duyar olduk.
3)
Oyunların tonunda erkek egemen, cinsiyetçi bir hava var.
4)
Bu oyunlar burjuva geleneklerini sorgulamak
yerine, burjuvaların gönlünü hoş eden seyirlik gösteriler olmaya başladı.
5)
Oyunların izleyici profillerini televizyondaki jönü yakınında his etmek isteyen bankacı
hanımlar ve onların mesai arkadaşları oluşturmaya başladı.
Hadi bana “demode” deyin, “yenilikçi” değilsin, “tutucusun”
deyin. Deyin ama , yukarıdaki şu beş paranteze bir
tanecik sağlam karşı parantez açın.
((((… BAKIRKÖY BELEDİYE TİYATROLARI
Mehmet Ergen, Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda,“Carrar
Ana’nın Silahları” nı yönetmiş. Oyunun değiştirilmesi üzerine, oyunu yarıda
kesip, sahneye fırlamış ve yönetimi
protesto etmiş. Şimdilerde yeni moda, protesto biçimini beğenmeyip, hak vermek. Bu
aslında, kişiliksizce, kaypakça bir
tutum. Tam olarak arkasında durmayarak, gerektiğinde toz olabilme
zeminini hazırlamak..Birkaç kişiden “ protesto biçimi “ile ilgili tepkiler
geldi yine.
Bense protesto biçimine bayıldım. Bu tür bir
protesto biçimi yaraşır bu sanata, çünkü tiyatro dinamik, yaşayan bir şey. Ancak bence protestonun özü yanlış. Mehmet Ergen, daha
önce Kocaeli’nde de böyle bir talihsizlik yaşamış, oyunu genel sanat yönetmeni
tarafından genel provada kaldırılmıştı. Şimdi konuyu Mehmet Ergen, Kadriye
Kenter ve Bertolt Brecht’ten arındırarak, sakince irdeleyelim.
Bir sanat kurumu yöneticisi seyirciye karşı belli
sorumluluklara sahiptir. Konuk yönetmenler gelip, geçicidir, ama kurumu genel sanat yönetmeni i ayakta tutar. Bu
yüzden sinemada , filmin “last cut” tabir edilen son versiyonunda nasıl
yapımcının hakkı varsa, tiyatroda da genel sanat yönetmeninin hakkı vardır.
Sanat yönetmeni öncelikle yönetmenle prodüksiyon öncesinde bol
bol toplantı yapmalı, oyun yorumu
konusunu netleştirmeli, oyun çıktıktan sonra sahneye yansıyamayan bir şey
gözlemlerse yönetmenle tekrar konuşmalı, onu yeniden provaya davet etmelidir.
Yönetmen gelmiyor, gelemiyorsa, sanat
yönetmenin seyirciye karşı bir sorumluluğu olduğu için, mantık çerçevesinde değişiklikler yapabilir. Bu durumda yönetmen oyundan imzasını
çekebilir, ki tiyatro tarihimiz böyle
olaylarla doludur. Yönetmenin dünyasını karartmak ya da bir metne sansür
uygulamak kabul edilemez, ancak yaşayan bir sanat olan tiyatroda, kağıt
üstünden sahneye taşınamayan her şeye yeni önermeler yapılabilir.
Bu arada Mehmet’in,
Tiyatrokare’de yönettiği “Çelik Manolyalar”ın neredeyse her dakikasını
değiştirdiğimi geç de olsa itiraf
ediyorum. O sıralar aynı anda, hem de farklı ülkelerde sekiz/ dokuz oyun
yönettiği için fark etmemiş olabilir, ya da çocukluk arkadaşım olduğu için
hoşgörmüştür belki.
(((….. TELİF HAKKI
“Okul tiyatrolarına telif darbesi” diye başlık atılır mı
yahu? Telifin darbesi mi olur? Yazar emeğinin karşılığını tabi ki alır. Tüm
dünyada oyunların amatör tiyatro hakları
denen bir şey var. Dünyanın en büyük
tiyatro yayıncısı Samuel French’in kitaplarını açın, lise tiyatrolarının telif
ücreti bile net olarak belirtilmiştir.
Kaldı ki, bazı eserlerin amatör tiyatro hakları uzun zaman
saklı tutulur. Yazar ya da onun varisleri, oyunun öncelikle profesyonel olarak
yorumlanmasını ister. Konu sadece para meselesi değil, oyunun yazar kontrolünde
yorumlanması…
Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları son derece önemli işler
yapan bir topluluk. Ancak, medeniyetin beşiğinde bir üniversitenin öğrencileri,
medeniyetin en önemli gerekliliklerinden
birinin telif hakkı olduğunu bilmiyor mu? Madem amatörler , o zaman marangoza
da para vermesinler, kostümler i de evden getirsinler. Bir amatör prodüksiyonun
bütçesinde yazara mutlaka pay
ayrılmalıdır. Amatör olan oyuncular olabilir, diğer emekçilerin suçu ne?
Kemal Sunal her
filminin tekrarından komşu hakları alsa, dolar milyoneri olmuştu. Lorca, Bernarda
Alba’nın evinin oynandığı her kız lisesinden bir dolar istese, Salvador
Dali’den bile zengin olmuştu.
.