4 Şubat 2013 Pazartesi


 

((( AÇ PARANTEZ

 

Nedim Saban

nedimsaban@superonline.com

 

 

Bu hafta  açacağım 3 parantezde, 3 konuda ezber bozacağım.  Sanat dünyamız da artık düşünerek tepki göstermek yerine, bir olayı irdeleme zahmetine bile katlanmadan alışılageldik, kanıksanmış tepkiler vererek, kolaya kaçıyor. Açtığım parantezler kolay kapanmayacak , tartışılacak. Tartışılırsa, farklı düşünceler çıkar ortaya. Sağlıklı olanları evlat edinir,istemediklerimizi  evlatlıktan red ederiz.

 

((((…..IN YER FACE

Son yıllarda tiyatromuza giren   , “In yer face” akımı bizleri pek heyecanlandırmış, gerçeğin yüzümüze vurulmasıyla  kendimizden bile sakladığımız duygularla yüzleşme fırsatı vermişti. Öncelikle Royal Court Tiyatrosu’ndan  “ithal” edilmiş duygular bize yabancı kaldıysa da, zamanla kendi toplumumuzun sorunlarını mercek altına alan oyunlar ortaya çıktı. Ancak, küçük mekanlarda alternatif tiyatro arayışları gibi görünen işlere, şimdilerde çağın vebası bulaştı.

1)      Bu oyunlarda ekip ruhu yerine, star sistemi ortaya çıkmaya başladı. Televizyon yıldızlarını izleme modası başladı.

2)      Oyunlardaki şiddet, dış dünyaya bir manifesto oluşturmak yerine, televizyonun bize dayattığı şiddetle örtüşmeye başladı. Şiddeti kanıksadık,  kınayacak yerde, ihtiyaç duyar olduk.   

3)      Oyunların tonunda erkek egemen, cinsiyetçi  bir hava var.

4)      Bu oyunlar burjuva geleneklerini sorgulamak yerine, burjuvaların gönlünü hoş eden seyirlik gösteriler olmaya başladı.

5)      Oyunların izleyici profillerini televizyondaki  jönü yakınında his etmek isteyen bankacı hanımlar ve onların mesai arkadaşları oluşturmaya başladı.

Hadi bana “demode” deyin, “yenilikçi” değilsin, “tutucusun” deyin. Deyin ama , yukarıdaki şu beş paranteze    bir tanecik  sağlam karşı parantez açın.

 

((((…  BAKIRKÖY BELEDİYE TİYATROLARI

Mehmet Ergen,  Bakırköy Belediye Tiyatroları’nda,“Carrar Ana’nın Silahları” nı yönetmiş. Oyunun değiştirilmesi üzerine, oyunu yarıda kesip, sahneye fırlamış ve yönetimi  protesto etmiş. Şimdilerde yeni moda,  protesto biçimini beğenmeyip, hak vermek. Bu aslında, kişiliksizce, kaypakça bir  tutum. Tam olarak arkasında durmayarak, gerektiğinde toz olabilme zeminini hazırlamak..Birkaç kişiden “ protesto biçimi “ile ilgili tepkiler geldi yine.

 Bense  protesto biçimine bayıldım. Bu tür bir protesto biçimi yaraşır bu sanata, çünkü tiyatro dinamik, yaşayan bir şey.  Ancak bence  protestonun özü yanlış. Mehmet Ergen, daha önce Kocaeli’nde de böyle bir talihsizlik yaşamış, oyunu genel sanat yönetmeni tarafından genel provada kaldırılmıştı. Şimdi konuyu Mehmet Ergen, Kadriye Kenter ve Bertolt Brecht’ten arındırarak, sakince irdeleyelim.

Bir sanat kurumu yöneticisi seyirciye karşı belli sorumluluklara sahiptir. Konuk yönetmenler gelip, geçicidir, ama kurumu  genel sanat yönetmeni i ayakta tutar. Bu yüzden sinemada , filmin “last cut” tabir edilen son versiyonunda nasıl yapımcının hakkı varsa, tiyatroda da genel sanat yönetmeninin  hakkı vardır.

Sanat yönetmeni öncelikle yönetmenle prodüksiyon öncesinde bol bol  toplantı yapmalı, oyun yorumu konusunu netleştirmeli, oyun çıktıktan sonra sahneye yansıyamayan bir şey gözlemlerse yönetmenle tekrar konuşmalı, onu yeniden provaya davet etmelidir. Yönetmen gelmiyor, gelemiyorsa,  sanat yönetmenin seyirciye karşı bir sorumluluğu olduğu için, mantık çerçevesinde  değişiklikler yapabilir.  Bu durumda yönetmen oyundan imzasını çekebilir, ki  tiyatro tarihimiz böyle olaylarla doludur. Yönetmenin dünyasını karartmak ya da bir metne sansür uygulamak kabul edilemez, ancak yaşayan bir sanat olan tiyatroda, kağıt üstünden sahneye taşınamayan her şeye yeni önermeler yapılabilir.

Bu arada  Mehmet’in, Tiyatrokare’de yönettiği “Çelik Manolyalar”ın neredeyse her dakikasını değiştirdiğimi geç de olsa  itiraf ediyorum. O sıralar aynı anda, hem de farklı ülkelerde sekiz/ dokuz oyun yönettiği için fark etmemiş olabilir, ya da çocukluk arkadaşım olduğu için hoşgörmüştür belki.

 

(((….. TELİF HAKKI

“Okul tiyatrolarına telif darbesi” diye başlık atılır mı yahu? Telifin darbesi mi olur? Yazar emeğinin karşılığını tabi ki alır. Tüm dünyada oyunların amatör  tiyatro hakları denen bir şey var.  Dünyanın en büyük tiyatro yayıncısı Samuel French’in kitaplarını açın, lise tiyatrolarının telif ücreti bile net olarak belirtilmiştir.

Kaldı ki, bazı eserlerin amatör tiyatro hakları uzun zaman saklı tutulur. Yazar ya da onun varisleri, oyunun öncelikle profesyonel olarak yorumlanmasını ister. Konu sadece para meselesi değil, oyunun yazar kontrolünde yorumlanması…

Boğaziçi Üniversitesi Oyuncuları son derece önemli işler yapan bir topluluk. Ancak, medeniyetin beşiğinde bir üniversitenin öğrencileri, medeniyetin en önemli  gerekliliklerinden birinin telif hakkı olduğunu bilmiyor mu? Madem amatörler , o zaman marangoza da para vermesinler, kostümler i de evden getirsinler. Bir amatör prodüksiyonun bütçesinde yazara  mutlaka pay ayrılmalıdır. Amatör olan oyuncular olabilir, diğer emekçilerin suçu ne? 

Kemal Sunal her filminin tekrarından komşu hakları alsa, dolar milyoneri olmuştu. Lorca, Bernarda Alba’nın evinin oynandığı her kız lisesinden bir dolar istese, Salvador Dali’den bile zengin olmuştu.    

.