26 Şubat 2013 Salı


SİDİKLİ KASABASI MÜZİKALİ
 

İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda birkaç yıldır  oynanmakta olan “Sidikli Kasabası Müzikali”ni uzun zamandır izlemek istiyordum. Oyunu gördüğüm 17 Şubat’ı yaşamımın şanslı tarihleri arasına not ediyorum. Etki altında kalmamak için, izlemediğim oyun ve film eleştirilerini  hep ertelemeye çalışırım. “Sidikli Kasabası Müzikali”ni izlerken de , jüriler  kesin “Umut Veren Çalışma”, ya da “ En İyi Ekip Ödülü” filan gibi bir ödül uydurmuşlardır diye kendi kendime geyikler yapıyor ve tiyatromuzdaki tutucu yapılanmayı düşünüyordum.  Ancak bu kez onu bile  yapmamışlar. Bu şahane çalışma, hak ettiği ödülleri sadece seyirciden almış.

Oyunu izledikten sonra ciddiye aldığım eleştirmenlerin   olumsuz görüşlerini okuyup,  şaşırdım doğrusu.

Eleştirmen olmadığım için bu konuda fazla  sözüm olamaz,  ancak “Sidikli” beni bir tiyatrocu olarak çok  heyecanlandırdı  . Sadece mükemmeli dans eden, şarkı söyleyen o kadar çok genci bir arada izleyebilmek, adını daha önce duymamış olsak da sahnede müthiş parlayan genç starları alkışlamakla kalmadım , cesur bir içeriği, sahnelerimizde çok az rastlanan bir kara mizahla aktarabilen bu devrimcileri ayakta alkışladım. Oyundaki eşcinsel polis ve engelli karakterlerin kabaca karikatürize edilmiş olmasını dünya görüşümle bağdaştıramadıysam da, oyunun dünyası ve iletmek istediği mesajla bağdaştırdım.

 
V FOR VENDETTA

 Program dergisindeki çevirmen notunda , Sidikli’nin, müzikal tiyatrodaki yeri çok iyi anlatılmış. Broadway’de daha çok Japon turistler için hazırlanan Çin işkencesi müzikallere tepki gösteren Amerikan toplumu, AIDS sonrası toplumsal bilinçlenmede, “nasıl eğleniyoruz biz” diye  özeleştiri yaparak, ortaya 21. Yüzyıl burlesque gösterilerini koydu. (  “Artık bizlerin de  “nasıl eğleniyoruz ” sorusunu sormamız gerektiğinin zamanının geldiğini  düşünüyorum.)

Broadway tiyatrosundaki değişimi “Angels In America” ile Tony Kushner başlattı, “Rent”  ve “Avenue Q”müzikalleri de korkusuz biçimde  öncülüğünü yaptı. “Sidikli”yi bu noktada
müzikal tiyatronun “V For Vendetta” sı olarak değerlendirmek gerekiyor. Bu olağandışı özgün ve olağanüstü yetenekli ekibe  yeni bir proje olarak  “V For Vendetta” yı da önerdiğimi
ayrıca belirtmek isterim.

 

TİYATROMUZDA DEVRİM

Oyunun sadece sahnelenmesi değil, sahneye taşınma süreci de çok heyecan verici. Şehir Tiyatrosu’nun en köklü geleneklerinden biri olan “Gençlik Günleri” nde, amatör bir ruhla  oynanıyor ve şu güzelliğe bakın ki,  Devlet Tiyatrosu Müdürü Şakir Gürzumar, CD’yi  seyrettikten sonra oyunu repertuara alacak kadar cesaretli davranıyor.

İşte bu bile tiyatromuz için başlıbaşına bir devrimdir!

Bugüne kadar   kurumdaki hassas dengeleri gözeterek , kurum içindeki sanatçıların getirdiği projelere” he diyen” kişiye, çoğunlukla  genel sanat yönetmeni  denirdi. Dramaturgların kuru kuru okuyarak raporladıkları oyunların  böyle sıradan biçimde hayata geçirilme süresinde yol kazaları olması, ekip ruhunun sağlanamaması, oyunda rol  asılan oyuncuların başka işlerinden ödün vermek istemeyerek projeyi sabote etmeleri sıkça rastlanan bir olguydu.

Oysa diğer sektörlerde olduğu gibi, tiyatromuzun da yenilik arayan  “head hunter” lara, yetenek avcılarına gereksinimi  var. Tiyatro sanatı masada kotarılmadığı  için, sokağa çıkmaktan üşenmeyen ve yeraltındaki projelerde, yetenekli insanları keşfederek, onları “yerüstü” nde, tiyatronun mutfağına davet eden sanat yönetmenleri lazım bize. Şakir Gürzumar başarmış bunu…. Umarım Türk Tiyatrosu’ndaki bu yenilik,  bir geleneğe dönüşür.

 

ÖZEL BİR ÖNERİ

Sidikli Kasabası Müzikali, 150 oyundur kapalı gişe oynanıyor… Bilet bulmak için kapıda yalvaran insanlar var. Genç seyirci için şimdiden kült olmuş durumda…ödenekli tiyatrolar  böyle büyük çaplı projeler yaptıkları zaman, ister istemez bütçelerini daha küçük prodüksiyonlarla dengeliyor, bazen oyun seçimlerinde özel tiyatrolarla bile haksız rekabete giriyorlar.

Başbakanın  köksüz ve   öfkeli  çıkışı olarak kalan özelleştirme modeli için somut  bir önerim var. “Sidikli Kasabası Müzikali”ni Cevahir’den daha büyük bir salona daha yüksek  bilet fiyatlarıyla transfer edersin. Hem tiyatrona ek gelir sağlarsın, hem Cevahir’de yeni oyunların önünü açarsın, hem de bir yeniliğe daha imza atmış olursun.

Bilmemne kanununun bilmemne maddesine sığınarak mazeret uydurma, yıllar önce Evita ile bunu deneyen Gencay Gürün’e atılan iftiralardan da korkma! Ödenekli kurumu riske atmayacak olan  şeffaf bir ortak yapım anlaşması yapmak mümkün.

West End’de National Theatre’ın çözüm ortağı olduğu kaç proje var, Broadway’de çıkış noktasını bölgesel ödenekli  tiyatrolardan alan yüzlerce  oyun var …

Genç Günler’de denenir, Cevahir’de iki yıl oynanır ve varsa donanımlı sahnelerimizden birinde en az 10 yıl daha devam eder, yüzbinlerce kişiye ulaşır…. Bir hayal olarak başlar, tarihe geçen bir başarı olarak biter.

Zaten böyle büyülü  ve özel  bir şey değil midir tiyatro?